1. [3:137] | ḳad ḫalet min ḳabliküm sünenün fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn. | قد خلت من قبلكم سنن فسيروا في الأرض فانظروا كيف كان عاقبة المكذبين قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün. |
Y. Ali | Many were the Ways of Life that have passed away before you: travel through the earth, and see what was the end of those who rejected Truth.
|
Words | | |
2. [4:26] | yürîdü-llâhü liyübeyyine leküm veyehdiyeküm sünene-lleẕîne min ḳabliküm veyetûbe `aleyküm. vellâhü `alîmün ḥakîm. | يريد الله ليبين لكم ويهديكم سنن الذين من قبلكم ويتوب عليكم والله عليم حكيم يُرِيدُ اللّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
---|
Elmalılı | Allah, sizlere bilmediklerinizi bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Y. Ali | Allah doth wish to make clear to you and to show you the ordinances of those before you; and (He doth wish to) turn to you (In Mercy): And Allah is All-knowing, All-wise.
|
Words | | |
3. [5:45] | veketebnâ `aleyhim fîhâ enne-nnefse binnefsi vel`ayne bil`ayni vel'enfe bil'enfi vel'üẕüne bil'üẕüni vessinne bissinni velcürûḥa ḳiṣâṣ. femen teṣaddeḳa bihî fehüve keffâratül leh. vemel lem yaḥküm bimâ enzele-llâhü feülâike hümu-żżâlimûn. | وكتبنا عليهم فيها أن النفس بالنفس والعين بالعين والأنف بالأنف والأذن بالأذن والسن بالسن والجروح قصاص فمن تصدق به فهو كفارة له ومن لم يحكم بما أنزل الله فأولئك هم الظالمون وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْأَنفَ بِالْأَنفِ وَالْأُذُنَ بِالْأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنْزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ |
---|
Elmalılı | Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. |
Y. Ali | We ordained therein for them: "Life for life, eye for eye, nose or nose, ear for ear, tooth for tooth, and wounds equal for equal." But if any one remits the retaliation by way of charity, it is an act of atonement for himself. And if any fail to judge by (the light of) what Allah hath revealed, they are (No better than) wrong-doers.
|
Words | | |
4. [8:38] | ḳul lilleẕîne keferû iy yentehû yugfer lehüm mâ ḳad selef. veiy ye`ûdû feḳad meḍat sünnetü-l'evvelîn. | قل للذين كفروا إن ينتهوا يغفر لهم ما قد سلف وإن يعودوا فقد مضت سنت الأولين قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ إِن يَنتَهُواْ يُغْفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِنْ يَعُودُواْ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ الْأَوَّلِينِ |
---|
Elmalılı | O kâfirlere de ki: Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yok yine karşı koymaya başlar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artık o ilâhî uygulamayı beklesinler.) |
Y. Ali | Say to the Unbelievers, if (now) they desist (from Unbelief), their past would be forgiven them; but if they persist, the punishment of those before them is already (a matter of warning for them).
|
Words | | |
5. [15:13] | lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn. | لا يؤمنون به وقد خلت سنة الأولين لاَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir. |
Y. Ali | That they should not believe in the (Message); but the ways of the ancients have passed away.
|
Words | | |
6. [15:26] | veleḳad ḫalaḳne-l'insâne min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. | ولقد خلقنا الإنسان من صلصال من حمإ مسنون وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. |
Y. Ali | We created man from sounding clay, from mud moulded into shape;
|
Words | | |
7. [15:28] | veiẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. | وإذ قال ربك للملائكة إني خالق بشرا من صلصال من حمإ مسنون وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ |
---|
Elmalılı | Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." |
Y. Ali | Behold! thy Lord said to the angels: "I am about to create man, from sounding clay from mud moulded into shape;
|
Words | | |
8. [15:33] | ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn. | قال لم أكن لأسجد لبشر خلقته من صلصال من حمإ مسنون قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ |
---|
Elmalılı | İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim." |
Y. Ali | (Iblis) said: "I am not one to prostrate myself to man, whom Thou didst create from sounding clay, from mud moulded into shape."
|
Words | | |
9. [17:77] | sünnete men ḳad erselnâ ḳableke mir rusülinâ velâ tecidü lisünnetinâ taḥvîlâ. | سنة من قد أرسلنا قبلك من رسلنا ولا تجد لسنتنا تحويلا سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا وَلاَ تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلاً |
---|
Elmalılı | Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin. |
Y. Ali | (This was Our) way with the messengers We sent before thee: thou wilt find no change in Our ways.
|
Words | | |
10. [18:55] | vemâ mene`a-nnâse ey yü'minû iẕ câehümü-lhüdâ veyestagfirû rabbehüm illâ en te'tiyehüm sünnetü-l'evvelîne ev ye'tiyehümü-l`aẕâbü ḳubülâ. | وما منع الناس أن يؤمنوا إذ جاءهم الهدى ويستغفروا ربهم إلا أن تأتيهم سنة الأولين أو يأتيهم العذاب قبلا وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَن يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَى وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ إِلاَّ أَن تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ قُبُلاً |
---|
Elmalılı | Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiğinde insanları, iman etmekten ve Rabblerinden günahlarının mağfiretini istemekten alıkoyan şey sadece geçmiş milletlerin başlarına gelen felaketlerin kendilerine de gelmesini veya ahiret azabının ansızın göz göre göre gelip çatmasını beklemek olmuştur. |
Y. Ali | And what is there to keep back men from believing, now that Guidance has come to them, nor from praying for forgiveness from their Lord, but that (they ask that) the ways of the ancients be repeated with them, or the Wrath be brought to them face to face?
|
Words | | |
11. [33:38] | mâ kâne `ale-nnebiyyi min ḥaracin fîmâ feraḍa-llâhü leh. sünnete-llâhi fi-lleẕîne ḫalev min ḳabl. vekâne emru-llâhi ḳaderam maḳdûrâ. | ما كان على النبي من حرج فيما فرض الله له سنة الله في الذين خلوا من قبل وكان أمر الله قدرا مقدورا مَّا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا |
---|
Elmalılı | Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir. |
Y. Ali | There can be no difficulty to the Prophet in what Allah has indicated to him as a duty. It was the practice (approved) of Allah amongst those of old that have passed away. And the command of Allah is a decree determined.
|
Words | | |
12. [33:62] | sünnete-llâhi fi-lleẕîne ḫalev min ḳabl. velen tecide lisünneti-llâhi tebdîlâ. | سنة الله في الذين خلوا من قبل ولن تجد لسنة الله تبديلا سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
---|
Elmalılı | Allah'ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu budur. Ve sen Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın. |
Y. Ali | (Such was) the practice (approved) of Allah among those who lived aforetime: No change wilt thou find in the practice (approved) of Allah.
|
Words | | |
13. [35:43] | istikbâran fi-l'arḍi vemekra-sseyyi'. velâ yeḥîḳu-lmekru-sseyyiü illâ biehlih. fehel yenżurûne illâ sünnete-l'evvelîn. felen tecide lisünneti-llâhi tebdîlâ. velen tecide lisünneti-llâhi taḥvîlâ. | استكبارا في الأرض ومكر السيئ ولا يحيق المكر السيئ إلا بأهله فهل ينظرون إلا سنت الأولين فلن تجد لسنت الله تبديلا ولن تجد لسنت الله تحويلا اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا |
---|
Elmalılı | (Bu da) yeryüzünde bir kibirlenme ve bir suikast düzenidir. Halbuki fena düzen ancak sahibinin başına geçer. O halde öncekilerin kanunundan başka ne gözetiyorlar? Sen Allah'ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsın. Sen Allah'ın sünnetinde asla bir başkalaşma da bulamazsın. |
Y. Ali | On account of their arrogance in the land and their plotting of Evil, but the plotting of Evil will hem in only the authors thereof. Now are they but looking for the way the ancients were dealt with? But no change wilt thou find in Allah's way (of dealing): no turning off wilt thou find in Allah's way (of dealing).
|
Words | | |
14. [40:85] | felem yekü yenfe`uhüm îmânühüm lemmâ raev be'senâ. sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet fî `ibâdih. veḫasira hünâlike-lkâfirûn. | فلم يك ينفعهم إيمانهم لما رأوا بأسنا سنت الله التي قد خلت في عباده وخسر هنالك الكافرون فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيْمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ |
---|
Elmalılı | Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın, kulları hakkındaki geçe gelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler. |
Y. Ali | But their professing the Faith when they (actually) saw Our Punishment was not going to profit them. (Such has been) Allah's Way of dealing with His Servants (from the most ancient times). And even thus did the Rejecters of Allah perish (utterly)!
|
Words | | |
15. [48:23] | sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet min ḳabl. velen tecide lisünneti-llâhi tebdîlâ. | سنة الله التي قد خلت من قبل ولن تجد لسنة الله تبديلا سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلُ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
---|
Elmalılı | Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. |
Y. Ali | (Such has been) the practice (approved) of Allah already in the past: no change wilt thou find in the practice (approved) of Allah.
|
Words | | |